amyleefans Admin
Mesaj Sayısı : 345 Yaş : 31 Takımınız : Ruh Haliniz : Tavsiye Edenler : Esot Kayıt tarihi : 09/12/07
| Konu: Amy Lee ile tehlikeli sularda (Billboard 2007) Ptsi Haz. 30, 2008 7:57 am | |
| Amerikalı rock grubu Evanescence’in son albümü "The Open Door"un dünya turnesinin duraklarından biri de İstanbul’du. 24 Haziran’da Kuruçeşme Arena’da başarılı bir performans sergileyen grup, hayranlarını yeni üyeleri Will Hunt and Tray Mclawhorn ile buluşturdu. Konser öncesi grubun solisti ve kurucusu Amy Lee ile bir araya geldik ve son değişiklikler yüzünden hakkında dağılma söylentileri çıkan Evanescence’la ilgili merak ettiklerimizi sorduk. Hatta kendimizi biraz da riske attık ve sıcak görüntüsünün altında her an parlamaya hazır olduğunu hissettiğimiz Amy Lee’nin sınırlarını zorladık.
Röportaj: Sine BÜYÜKA
(Billboard Türkiye- Ağustos 2007) | | Kısa bir süre önce grupta önemli bir değişiklik oldu. Uzun zamandır beraber olduğunuz John LeCompt ve Rocky Gray'le yollarınızı ayırdınız. Bu kararı almak zor olmadı mı?
Bu ayrılık ne zamandır “geliyorum” diyordu. John ve Rocky bir süredir mutlu değildi. Şarkı yazmadan sadece gitar ve davul çalmak onları memnun etmiyordu. Biz de beraber şarkı yazmayı denedik. Bu çok nadir başarıya ulaşan bir iştir. Kendinizi bir sürü insanla aynı odaya kapatıp iyi şeyler yazmayı ummakla olmaz. Olmadı da zaten. O yüzden “The Open Door”u hazırlarken ikisine de kendilerini çok sevdiğimi, her zaman grupta yer almalarını istediğimi ama şarkıları beraber yazamayacağımızı söyledim. Bunu kaldırmaları kolay olmadı ve turne sırasında gittikçe gruptan uzaklaştılar. Bu durum konserleri de kötü etkiliyordu ve herkes mutsuz olmaya başlamıştı. Yollarımızı ayırmamız gerektiği ortadaydı.
Grubun yeni üyeleri Will Hunt ve Tray McLawhorn'la nasıl bir araya geldiniz? Önceden tanışıyor muydunuz?
Evet, tanışmıştık. Birkaç yıl önce gittiğim bir konserde ön grup olarak çalıyorlardı. Başka bir grubu izlemeye gitmiş olmama rağmen onlar sahneye çıkar çıkmaz büyülendim ve "Dark New Day'i daha önce nasıl duymamışım?" dedim. Hiç ülke dışına çıkmamış Amerikalı bir topluluktu, hani şu keşfedilmemiş büyük gruplardan biri. Önüme değişiklik için isim önerileriyle dolu listeyi getirdiklerinde onları hatırladım ve anında "ben bu adamlara bayılıyorum!" dedim. Kısa zamanda kaynaştık. Her şey çok kolay oldu, çok şanslıydık. Kader işte!
Her üyenin gruba katkısı olsa da çoğu zaman solistin daha ön plana çıkması normaldir. Ama Evanescence sanki Amy Lee'nin solo projesi gibi.
Hayır! Evanescence kesinlikle kolektif bir çalışmanın ürünü. Hiçbir şeyi kendi başıma yapamazdım. Başından beri farklı insanların katkıları oldu.
Gelecekte bir solo proje söz konusu olabilir mi?
Evet ama düşündüğünüz şekilde değil. İleride farklı şeyler yapmayı istiyorum. Hayatımın sonuna kadar bir rock grubunda yer almayı düşünmüyorum açıkçası. Mesela her zaman film müziği yapmak istemişimdir, ama asla bir Amy Lee solo projesi olmayacağını biliyorum. Gerek de yok çünkü sanatçı kimliğimle yapmak istediğim her şeyi Evanescence'le yapıyorum zaten.
Sizi gotik rock'ın kraliçesi diye adlandırdıklarında ne hissediyorsunuz?
Ne?! Gerçekten mi?! Öyle mi diyorlar? Gotik ha! Sanmıyorum. Ama düşününce... Geçenlerde eski demolarımızı dinliyordum da, biraz gotik bir sound'umuz varmış aslında. Duyunca "Vay canına, çok gülünçmüşüz" dedim. Yıllar geçtikçe biz de değiştik, gotiklikten sıyrıldık. Tabii ki müziğimiz çok derin ve bu benzetmenin neden yapıldığını anlayabiliyorum. Viktorya döneminden kıyafetler falan giyiyoruz, öyle bir imajımız var ama bundan çok daha fazlasıyız. Müziğimiz gerçekten çok samimi. Hayal dünyası değil, gerçek hayat üzerine kurulu.
Gerçek hayat demişken, The Open Door'daki şarkıları yazmadan önce bir ayrılık yaşadınız ve zor günler geçirdiniz. Dolayısıyla albümün öfke ve acı dozu hayli yüksek. Şimdi evlisiniz ve işler yoluna girmiş gözüküyor. Bir sonraki albüm daha mı iyimser olacak?
Bence bu albüm çok güçlü ve iyimser. The Open Door'la önceki çalışmalarımız arasındaki en büyük fark bu güç. Fallen daha kayıp ve köşeye sıkışmış bir albümdü; sürekli korkudan, özlemden ve içinde bulunduğu durumdan kurtulma isteğinden bahsediyordu. The Open Door'un daha çözüm arayan, "artık buna katlanmaya devam etmeyeceğim", "ters giden şeyler için bir köşede ağlamak yerine onları düzeltmeye çalışacağım" diyen bir söylemi var. Ben albümün havasını çok pozitif buluyorum.
The Open Door ismi tüm yaşadıklarınızdan sonra özellikle mi seçildi?
Kesinlikle, çünkü özgürlüğe gönderme yapıyor. Hayatınızın anahtarı sizin elinizde. Sanırım sonunda ayağa kalkıp beni üzen şeylerden uzaklaşma gücüm olduğunu farkettim ve bu farkındalık beni pek çok açıdan özgür kıldı. Sonsuza kadar birilerinin çıkıp sizi kurtarmasını bekleyemezsiniz. Kendinizi ancak yine siz kurtarabilirsiniz. |
Evanescence hayatınızı nasıl değiştirdi?
Tamamını değiştirdi. Geriye dönüp Evanescence'in hayatımda olmadığı zamanları hatırlayamıyorum bile. 14 yaşından beri bu grup için şarkı yazıyorum, sanırım 11 sene olmuş. Hatta 11 buçuk. Dolayısıyla grup kurulduğunda henüz çocuktum. Evde oturup bütün gece klavyenin başında kulağımda kulaklıklar, elimde kayıt cihazı, deli gibi şarkı yazdığım günleri biliyorum. Evanescence hayatımın çok büyük bir parçası.
Senelerce klasik piyano eğitimi aldınız. Rahatlıkla daha tutucu bir müzik türüne yönelebilirdiniz...
En başta klasik müzik yapmak istiyordum. Okul korosundayken klasik vokal yapıyordum ama kendi şarkılarımı yazarken otomatik olarak daha tutkulu bir tarzım oldu. Şarkı yazma aşamasının işin en keyifli yanı olduğunu farkettim. Neden rock müziğe döndüğümü tam olarak hatırlamıyorum.
| | Hiç başka bir dönemde müzik yapmayı istediğiniz oldu mu?
Bazen ben de aynı şeyi hissediyorum fakat modern uygarlık gayet güzel aslında. Klima olmadan yaşayabilir miyim bilmiyorum?! Özellikle turnedeyken ve böyle bir kariyere sahipken “70'li yıllarda rock müzik yapıyor olsaydım keşke” diyorum. O zaman insanlar, içinde sadece bir-iki fotoğraf olan plakları satın alıyordu. Nasıl göründüğünüzün, vidoe kliplerinizin nasıl olduğunun ve sesinizin daha güzel çıkması için sizi stüdyoda nasıl sıkıştırdıklarının önemi yoktu. Müzik saf ve gerçekti; insanlar grupları sadece müziği yüzünden seviyordu.
Turneye çıkmak sizin için bir zevk mi yoksa mecburiyet mi?
Sanırım her ikisi de. Çoğunlukla zorunluluk. Yanlış anlaşılmasın. Yani konser vermeyi çok seviyorum ve hayranlarla kurduğumuz o iletişimi hiçbir şeye değişmem. Ama asıl turlama kısmı, yani tüm o seyahatler çok yorucu. Bir otobüsün içinde oradan orada savrulup havaalanlarında vakit geçirmek kimsenin zevk alarak yapacağı bir iş değil takdir edersiniz ki. Bunun adı iş aşkı!
Hinder'dan Velvet Revolver'a kadar sayısız grupla çaldınız. İçlerinden sizi en çok hangisi etkiledi?
Bu çok zor bir soru oldu. Sadece bu turda bile hayranı olduğumuz o kadar çok grupla çaldık ki. Iron Maiden'la geçen gün ilk defa beraber çaldık, bizim için çok önemliydi. Aerosmith'le sahne almaktan kişisel olarak çok keyif aldım. Bence 20 sene önceki kadar iyiler.
Grupların çıktığı şehirler yaptıkları müziği de etkiliyor. Siz Amerika'dan ve Arkansas'tan nasıl etkilenmiş olabilirsiniz?
Yapacak hiçbir şey yoktu! O yüzden biz de tüm zamanımızı müzikle geçiriyorduk. Bence ufak şehirlerden çıkan pek çok iyi grup var. Her zaman yapacak eğlenceli bir şeyler bulunmadığı ve gidip izleyecek değişik gruplar da olmadığı için şehirde fazla etkilenilecek bir durum yoktu. Hiçliğe karşı bir başkaldırmaydı bizimki, o yüzden büyük, tutkulu ve orada duyamadığımız her şeyi içeren bir müziğimiz var, bu şekilde etkilendik diyebilirim.
Sizce son zamanlarda dünyada rock müziğe gösterilen ilgide bir değişiklik oldu mu?
Bu zor bir soru. Müzik dünyanın her yerinde değişiyor. Amerika'daki müzik sahnesi Avrupa'dakinden çok farklı. Amerika'da son birkaç yıldır en rağbet gören tür rap ve R’n B. Rock şu anda pek gündemde değil. Bir yandan da Almanya gibi sadece metal ve hard rock dinlenen yerler var. Internet de çok şeyi değiştirdi. Endüstriyi zorladı ama aynı zamanda tanınmamış grupların da müziklerini myspace gibi yerlere koyup herkese ulaşmalarını sağladı. Hem getirileri hem götürüleri oldu. |
| |
|
kübra_rb Banlı
Mesaj Sayısı : 597 Kayıt tarihi : 19/04/08
| |